Çocuklara sorumluluk bilinci kazandıracak 4 altın kural!
Sorumluluk, başarıyı ve mutluluğu etkileyen en önemli kişilik özelliklerinden biridir şüphesiz… Dolayısıyla çocuğunun sorumluluk sahibi olması için her anne-baba elinden geleni yapmalıdır. Peki bu çocuklara nasıl beceri kazandırılabilir? İşte cevabı…
1-ÇOCUK GÜNDELİK HAYATTA DÜZEN İSTER
Sorumluluk bilincinin gelişmesi için ilk adımda düzen kurmak önemlidir. Düzen kurmak için demokratik bir aile yapısında olmak gerekir. Yani çocuğun özerklik alanları çok net belirtilmelidir. Bir iş içerisinde ne kadar düzen varsa o kadar özerklik alanı olur. Düzen kurmak çoğu zaman yanlış anlaşılabilir. Düzenden kastımız şu, fiziksel bir (ev ya da eşyalara karşı) düzen demek değildir. Sosyal bir düzen kurulu olması, sosyal yaşamın içindeki düzen, tutarlılık ve tahmin edilebilirliktir. Örneğin, yemek saatleri belli olmayan bir evde çocuk aç kalma ihtimalini düşünerek sürekli bir şeyler atıştırmak ister ve evde düzen olmadığı için de bu endişesi sürekli olarak artar.
2-KURALSIZ OLMAZ
Düzeni sağlayan en önemli mekanizma kurallardır. Net davranışlarda bulunduğunuz, “Bizim ailede yalan söylenmez” gibi prensipler edindiğiniz, anne-baba olarak yatma saati gibi konularda hemfikir olduğunuz ve tüm bunları yavrunuz için mantıklı görünen bir şekilde sağladığınız takdirde çocuğunuza güvenli bir sınır çizmiş olursunuz. Belirlediğiniz kuralların “Bu kuralın amacı ne?” sorusuna mantıklı bir cevap vermesi çok önemli. Örneğin; “Yemek yenmeden önce tatlı yenmez” gibi bir kural koydunuz. Bu kuralın amacı ne? Çocuğunuza yemek yedirmek. Bu durumda çocuğunuz yemek yemediğinde tatlı da yiyemiyor ve kendini cezalandırılmış hissediyor. Anne-baba olarak böylesi kontrolcü ve mantıksız kurallardan kaçınmalısınız.
3-PROBLEMİ KİM ÇÖZECEK?
Aile mi, çocuk mu yoksa hep birlikte mi? Bu kısımda önem verilmesi gereken sorular bunlar. Çoğu aile, çocuğunun problemini ödül, kızma, tehdit ve ceza gibi yollarla çözmeye çalışıyor. Sorunları her zaman kendisi çözüp çocuğuna hiçbir sorumluluk vermeyen aileler de var. Bunlar son derece yanlış tutumlar. Sen çocuğunun sorununu ne kadar kendin çözmeye çalışırsan, çocuğun da sorumluluktan o kadar kaçar. Ayrıca bu davranışınla onun kendisini güçsüz hissetmesine de sebep olmuş olursun. Örneğin, çocuğunuz ödevini yapmadı ve öğretmeni sizi okula çağırdı. Siz de öğretmenle çocuğunuzun sorununu konuşup çocuğunuza kızdınız. Böyle bir durumda yapmanız gereken, öğretmenin sorunu çocuğunuzla birlikte çözmesini sağlamak. Yani sorumluluğu çocuğuna vererek “sen bir bireysin” mesajı vermek önemli.
4-BEDEL VE CEZANIN FARKI
Çocuğa davranışının doğal sonucunu yaşatmak da önemli. Buna bedel de diyebiliriz. Bedel ödemek cezadan çok farklı. Ceza, dışarıdan verilen bir yaptırımken bedel davranışların doğal sonucu. Örneğin, çocuğunuz yemek yemedi ve bu nedenle siz de ona tatlı vermediniz. Bu bir bedel değil ceza olur. Ancak çocuk yemek yemediği zaman acıkınca yemeği kendisi hazırladığında ya da bir sonraki yemek saatine kadar aç kaldığında bir bedel ödemiş olur. Yemekten sonra eve gelen çocuğa sert bir ses tonuyla, “Yemeği kaçırdın, aç kalacaksın!” dersek çocuk bunu bir ceza olarak algılar. Yumuşak bir ses tonuyla “Kızım/oğlum biz yemeği yedik, şimdi hazırlayamam. Sen git yemek saatini bekle ya da kendin hazırla,” denirse çocuk bunu ceza olarak algılamaz. Sonuçta amaç çocuğun acı çekmesine sebep olmak değil; ona sorumluluk almayı öğretmek. Yukarıdaki örnekte dikkat edildiyse bir sonraki yemek saatinden söz ettik. Bir bedel ödetmek için öncelikle kurallar belirlemek gerekir (yemek saati gibi). Çünkü kuralı belirlenmeyen bir davranışın bedeli olmaz.